Dünya Aferez Birliği (WAA) Lideri Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, lenfomanın tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu, muvaffakiyet oranının Hodgkin lenfomada yüzde 95’e kadar çıktığını ve ağır seyreden kimi lenfoma tiplerinde kök hücre nakli ile yüksek muvaffakiyet oranlarının elde edilebildiğini belirtti.
Altuntaş, 15 Eylül “Dünya Lenfoma Günü” hasebiyle yaptığı yazılı açıklamada, bu yılın temasının “Küçük Şeyler Yapmak İtimat İnşa Eder” olarak belirlendiğini bildirdi.
Lenfomayı tetikleyen çeşitli risk faktörlerinin bulunduğunu tabir eden Altuntaş, genetik, çevresel faktörler, virüsler, bakteriler, parazitler, kimyasal ve fizikî casuslar, radyasyon, kemoterapi, kollajen doku hastalıkları, bağışıklık sistemi yetmezlikleri ve bağışıklık sistemi hastalıklarının lenfoma gelişme riskini artırabildiğini vurguladı.
Lenf bezesinde büyüklük, bedende 38 derece ve üzerinde yüksek ateş, kilo kaybı, gece terlemesi, ciltte kaşıntı, halsizlik, yorgunluk, düşkünlük ve tutulan organa ilişkin rastgele bir belirti ile hastalığın kendini gösterebildiğini anlatan Altuntaş, “Sigara kullanmamak, alkol içmemek, kilomuzu denetim altına almak, tertipli spor yapmak, gerilimi düzgün yönetmek, meyve ve zerzevat yüklü doğal beslenmek ile kanser gelişimi önlenebilir.” tabirlerini kullandı.
Altuntaş, “lenfomanın tedavi edilebilir bir hastalık olduğuna” dikkati çekerek, şu bilgileri verdi:
“Lenfoma, kür bahtı olan yani tedavi sonrası büsbütün güzelleşecek olan kanserlerden biridir. Sonuçları nispeten yüz güldürücü hastalıklardan biridir. Aktüel tedaviler ile muvaffakiyet oranı yüksektir. Örneğin, Hodgkin lenfomada yüzde 95’e kadar varan muvaffakiyet oranı olabilir.
Lenf bezi kanserlerinde kök hücre nakli değerli bir tedavi seçeneğidir. Ağır seyreden kimi lenfoma tiplerinde kök hücre nakli ile yüksek muvaffakiyet oranları sağlanabilir. Kök hücre naklinde ülke olarak dünyada örnek alınacak pozisyondayız. Muvaffakiyet oranlarımız gelişmiş batı dünyası ile yarışır seviyededir. Lenfomalarda kök hücre nakli ve ilaç tedavisi ile lenfomasız bir hayat mümkün. Hastaların tedavilerini vaktinde alması son derece değerlidir. Tedavi ortalarını açmamaları önerilir.”
Türkiye’nin tıpta çok ileri bir düzeyde olduğuna işaret eden Altuntaş, “Ülkemizde lenfoma tedavisi için gerekli her türlü ilaca ve takviye tedavilerine ulaşmak mümkün. Kimi batı ülkelerinde geri ödemede olmayan ilaçlara dahi ülkemizde makul müddette ulaşabiliyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Yüksek muvaffakiyet oranlarına sahip nakil merkezlerimiz bulunmaktadır”
Klinik araştırmaların lenfoma hastaları için umut ışığı olduğunun altını çizen Altuntaş, “Lenfoma hastalarının yüzde 50’sinden fazlası standart tedavilerle tedavi edilebilir durumdadır. Fakat standart tedaviye karşılık vermeyen hastalara yeni alternatif tedaviler sunmak gereklidir. Bu bağlamda da klinik araştırma merkezleri son derece kıymetlidir.” açıklamasında bulundu.
Yüksek riskli özel küme hastaların ilik nakli için aday olduğunu belirten Altuntaş, şunları kaydetti:
“Hastalığın tekrarlaması bakımından yüksek riskli olan yahut tekrarlamış kimi lenfomalarda kök hücre nakli ile yüksek muvaffakiyet oranları sağlanabilir. Bu adaylara evvel ilaç tedavisi verilir, karşılık alındıysa bunun güçlendirilmesi gerekir. Cevap sonrası kendinden ilik nakli (otolog) yapmak bugün için uygun bir yaklaşımdır. Lakin ilaç tedavisine cevap alınamamış hastalarda otolog kök hücre nakli son bir deva olarak düşünülmemelidir. Uygun hastaya uygun vakitte yapıldığında muvaffakiyet oranı yüksek, nakil sonrası hayat kalitesi uygundur. Fakat kök hücre naklinin de ‘her kedere deva’ manasına gelmediğini vurgulamak gerekir.
Kemik iliği nakillerinde uzun müddetli muvaffakiyet oranı ortalama yüzde 50 civarında. Lakin hastaya, hastalığa ve öbür birçok faktöre nazaran bu oranlar daha yüksek yahut daha düşük olabilir. Türkiye’de yapılan kemik iliği nakilleri ile Avrupa ülkelerinde yapılan nakil muvaffakiyetleri birebir, hatta daha ileri. Ülkemizde milletlerarası akreditasyonlara ve yüksek muvaffakiyet oranlarına sahip nakil merkezlerimiz bulunmaktadır.”
