AKDENİZ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, mevsim geçişlerinde soğuk algınlığında artış görüldüğünü belirterek, “Sıklıkla griple karıştırılan soğuk algınlığını erken güzelleştirecek kanıtlanmış ilaçlı tedavi tekniği yoktur. Tedavisinde antibiyotiklerin mutlaka yeri yoktur” dedi.
AÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Kolu Öğretim Üyesi ve Bulaşıcı Hastalıklar Derneği (BUHASDER) yönetim kurulu üyesi Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, mevsimsel hava değişimlerinde daha sıklıkla oluşan soğuk algınlığından korunmak için neler yapılacağı konusunda bilgiler verdi. Prof. Dr. Yalçın, soğuk algınlığına yol açan çeşitli virüsler (rhino virüs, parainfluenza virus, RSV virüs, adeno virus) olduğuna dikkati çekerek, bu etkenlere karşı şimdi tesirli bir aşı olmadığını söyledi. Bedende tam bağışıklık oluşturmaması nedeniyle birebir yıl içerisinde kişinin birkaç kez hastalık geçirilebildiğini kaydeden Prof. Dr. Yalçın, hastalıktan korunmanın en âlâ metodunun bağışıklık sistemini güçlü tutmak olduğunu belirtti. Bunun için tertipli ve sağlıklı beslenmeye, soğuktan korunmaya bilhassa dikkat edilmesi gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, “Eller gün içinde nizamlı ve uygunca yıkanmalıdır. Hasta şahıslardan uzak durmak, öpüşmekten ve yüz temasından kaçınmak gerekir” dedi.
DEĞİŞKEN HAVAYA DİKKAT
Prof. Dr. Yalçın, virüslerle bulaşan bir üst teneffüs yolu enfeksiyonu olan soğuk algınlığının havaların ısınıp soğuması yani ani hava değişimiyle arttığını, kişinin en fazla sonbahardan kışa, kıştan ilkbahara giriş devrinde soğuk algınlığına yakalandığını söyledi. Prof. Dr. Yalçın, hastalığın 7 ila 10 gün ortasında düzgünleştiğini belirterek, “Vücut direncini artırarak soğuk algınlığını atlatabilirsiniz” dedi.
Soğuk algınlığından korunma yollarıyla ilgili bilgiler veren Prof. Dr. Yalçın, soğuk algınlığının, beden direnci düştüğünde kolay kolay ortaya çıktığını hatırlattı. Bu nedenle soğuk havalarda ve mevsim geçişlerinde artış görüldüğüne dikkati çeken Prof. Dr. Yalçın, şunları kaydetti:
“Soğuk algınlığı, burun salgısı ve tükürükle, kirlenmiş bireylerle tokalaşarak, hasta bireylerle tıpkı eşyaları kullanarak ve kapalı ortamlarda hapşırık yahut öksürükle yani teneffüs yoluyla bulaşır. Hastalık, mikrop alındıktan 10 saat ile 2 gün ortasında belirtiler vermeye başlar. Hastalar beden direncine dikkat ederse kısa müddette sıkıntısız güzelleşir. Soğuk algınlığı küçük çocuklarda, yaşlılarda, beden direnci düşük olanlarda, sigara içenlerde sinüzit, bronşit, orta kulak iltihabı üzere komplikasyonlara neden olabilir.”
SOĞUK ALGINLIĞI GRİPLE KARIŞTIRILIYOR
Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, soğuk algınlığının, griple çok karıştırılan bir hastalık olduğunu aktardı. İki hastalığın misal bulgular gösterdiğine işaret eden Prof. Dr. Yalçın, “Soğuk algınlığı en sık burun akıntısı, hapşırık, boğazda yanma, burun tıkanıklığı, öksürük ve hafif ateş şikayetleriyle başlar. Belirtilere genel beden kırgınlığı, baş ağrısı, halsizlik, üşüme, titreme eşlik edebilir. Ateş, ekseriyetle 37.5 dereceyi geçmez. Birebir bulgularla ateş 38 derece üzerine çıkarsa grip akla gelmelidir. Hastalığı erken güzelleştirecek kanıtlanmış bir ilaçlı tedavi yolu yoktur. Bu nedenle hastalara şikayetlerini giderecek rahatlatıcı ilaçlar verilebilir. Soğuk algınlığı tedavisinde antibiyotiklerin katiyetle yeri yoktur” diye konuştu.
Prof. Dr. Yalçın, C ve D vitamini kullanımının hastalığı önlemede ve beden direncini artırmada yararlı olduğuna dair çalışmalar olduğunu tabir etti.
– Antalya
